Roman Türk ulusunun emperyalizmle yaptığı ilk mücadeleyi konu etmektedir. I. Göktürk devletinin yıkılmasından sonra yaklaşık 50 yıllık bir fetret dönemi olduğunu biliyoruz. Bu dönemde Türk boyları parçalanmış ve ticaret yollarını elinde bulunduran çin imparatorluğunun idaresi altına girmişlerdir. Bu dönemde Türklerin zengin ve soylu sınıfını temsil eden yönetici "Ak budun" temsilcileri menfaatleri yüzünden sömürüden yana olmuş, çobanlardan ve savaşçılardın oluşan halk "Kara budun" ise özgürlükten yana bir tavır koymuştur. Bilge Kağan anıtında Akbudun-Karabudun çatışmasından bahsedilmektedir. Romanda Türk boylarının yeniden birleşmesini isteyen bilge bir destancı bozkır ateşini yeniden yakmayı başarıyor, asla bir araya gelemeyeceği düşünülen düşman boylar "bir kehanet" etrafında yeniden birleşmeyi başarıyorlar.  

Bildiğiniz gibi Türk edebiyatında İslam Öncesi Türk inanışları ve yaşam tarzı hakkında yazılmış eser sayısı oldukça azdır. İnsanlara tarihimizin Osmanlı devleti ile başlamadığını, Türklerin İslam dini ile doğmadıklarını anlatmamızın ve hatırlatmamızın önemli olduğunu düşünüyorum. 

Esas olarak 38 kışını geride bırakmış kuşmen Aybars’ın hikayesini anlatıyorum. Tarduş valisi karısını ve çocuklarını rehin alıp, yıllar önce ayrıldığı obasına geri dönmesini, değerli bir emaneti kendisine getirmesini istiyor. Bir yanda sizi bekleyen eşiniz ve çocuklarınız var, diğer yandan kendinizi çin imparatorluğunun kölesi olmuş bir ulusun özgürlük mücadelesine katılmak zorunda hissediyorsunuz. Aybars bir yandan geçmişiyle hesaplaşırken bir yandan ulusun özgürlük savaşının bayraktarlığını yapıyor. Hangisini tercih edecek, hangi tarafda duracak bunu romanı okurken anlayacaksınız.