|
Neden tarih romanı?
Gençlerimizin ve çocuklarımızın kendi ırkları ile ilgili bilgileri çok sığ. Cumhuriyet dönemini biliyoruz, biraz da Osmanlıyı... Sonra Asya tarihimize doğru gidince bilgiler birkaç cümle ile sınırlı kalıyor. Halbuki o zamanlar da dünyanın en büyük gücü, emperyalist Çin devleti ile baş etmiş bir Türk toplumu var. Bu toplumun kendi idare ve inanç sistemi, töreleri, şamanları, iyi ve kötü ruhları var. Asla taviz vermedikleri kendi erdemleri, töreleri, dinleri var.
Göktürklerle ile ilgili bir roman yazmamın birkaç nedeni var, birincisi “Türk” kelimesine karşı hissettiğim negatif algılamaya karşı birşeyler yapmak. İkincisi gençlerimize Türk dilinin ve ulusunun İslam’dan ve Osmanlı’dan önce de var olduğunu hatırlatmak.
Ben sokaktaki insanın milletinden yani “Türk” olmaktan gurur duymadığını düşünüyorum. Bunu söylerken insanların “çağdışı aptal bir şövenist” olmasını istediğimi sanmayın, tek istediğim bir ırka ait olduğumuzu utanmadan kabul etmek ve onunla onur duymak. Fazla bir şey istemiyorum bir Türk, bir Amerikalı’nın kendi milletinden gurur duyduğu kadar duysun yeter. Aynı bir kişinin kendisiyle, evlatlarıyla, ailesiyle gurur duyması gibi... Siz bunu sağlayamazsanız başkaları sağlar, Türk kimliği değil alt kimlik olarak değişik etnisiteler ön plana çıkar, aynı bugün olduğu gibi. Farkındaysanız kendi ülkemizde bile biz Türklerden başka herkes gururla yumruğunu havaya kaldırıp milliyetini söyleyebiliyor. Biz söyleyemiyoruz... Bu iki sebepten olabilir ya gerçekten gurur duyacak hiçbir özelliğimiz yoktur, ya da hakkımızdaki negatif söylemlerden çok etkilenmişizdir.
Sizce hangi faktör daha güçlü?
Ben ikinci faktörün güçlü olduğunu düşünüyorum, yani insanlarımızın aklında “Biz Türkler gurur duyacak ne yaptık ki?” sorusu ve şüphesi var. “Biz doğuluyuz, bizim padişahlarımız kardeşlerini öldürdü” söylemi toplumun, en azından biraz okuyan kesmin toplu olarak aşağılık duygusuna düşmesine neden oldu. Aşağılık duygusuna giren her kişi gibi toplum reaksiyonel olarak öbür uça kaçtı “En kahraman Türk milleti, bir Türk on gavura bedel” gibi mesnetsiz iddialar çıkardık.
Çözüm?
Ortada durmayı bilmek önemli. Her yönden diğer milletlerden daha kötü bir durumda olduğumuzu düşünmüyorum. Bizim de en az onlar kadar iyi yönlerimiz, tabii ki kötü yönlerimiz de var. Yalnız bir tarafı öne çıkarmadan, olumlu değerleri öne çıkararak, gençliğe öğreterek, evrensel erdem değerlerinin yayılmasına çalışmamız gerekiyor. Bunları söylerken tabi ki Hitler’vari bir ırkçılıktan bahsetmiyorum, tek istediğim ait olduğumuz ırktan utanmamak. Her toplum gibi bizimde şanlı günlerimizi büyük inişler takip etti. Muhtemelen şimdi de bu inişlerden birindeyiz. O kadar ümitsiziz ki bazıları Türk kimliğimizi unutmamızı istiyor, Türk oldukları için utananlar bile var içimizde...
Neden Göktürkler?
Türk tarihi denince hepimizin aklına Osmanlı tarihi geliyor. Sanki daha önce yokmuşuz da İslamla birlikte ortaya çıkmışız gibi. Halbuki Türk ırkı, töresi, gelenekleri, kendi inanç sistemi ile İslam’dan önce de vardı. İslam dini bize parlak günler getirmiş olabilir ama aksini söyleyenler, yani İslam’la karşılaşmasaydık şimdi toplum olarak daha iyi bir yerde olabileceğimizi düşünlerde var. Ben öyle bir roman yazayım ki dedim, insanlar bir yandan sürükleyici bir hikaye okurken bir yandan da İslam öncesi Türk toplumunun yaşayışı, inanışları ve töreleri hakkında bilgi edinsinler.
Sanırım bugünkü Türkiye’nin ABD lişkisiyle o günkü Türk boylarının Çin’le olan ilişkisi arasında benzerlik kuruyorsunuz.
Binbeşyüz yıl önce emperyalist Çin’in Asya’da uygulamaya koyduğu oyun günümüzde tekrar ediliyor; güçlü ülkeler başta petrol olmak üzere kaynakları ellerinde tutmak için bölge ülkelerinin el ele tutuşmasını önlemek istiyorlar. Bunu zorla (Irakta olduğu gibi) veya enformasyon/ kültür emperyalizmi yoluyla yapıyorlar. Çocuklarımız gençlerimiz tişortlarında, kot pantolonlarının ceplerinde ABD bayrağı taşıyor, daha kötüsü bundan utanmıyorlar. Bugün nasıl BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) varsa, romanın geçtiği dönemde de Çinlilerin Rit Nizamı vardı. Romanım birinci Göktürk dönemi ile ikinci Göktürk imparatorluğu arasındaki fetret (gerileme-duraklama) döneminde geçiyor (MS 634 -680). Çin esareti altında özgüvenlerini kaybeden atalarımızın tutkulu bir destancının önayak olması ile nasıl tekrar birleştikleri anlatılıyor. Kimbilir belki birgün Türkçe konuşan milletler emperyalist güçlere karşı birleşir, yeniden büyük bir güç olabilirler.
Romanı yazmak için o dönemle ilgili kaynakları taramış olmalısınız.
Tarihimizin MS 500-700 yılları arasındaki bölümü hakkında, çoğu Çin veya Rus kaynaklı araştırmalar dışında fazla bir şey bilmiyoruz. Bu kaynakların çoğu; erdem ve dürüstlük temeline dayanan “töre” lerimizi görmezden gelir, bizim ilkel ve göçebe kabileler olduğumuzu kabul etmemizi ister. Araştırmacı Kazım Mirşan’ın çalışmaları, Türklerin yazı tarihinin sanıldığı gibi İ.S. 732 yılında değil, İ.Ö. 6.yüzyılda Şine-Usu ve Tariat bitig taşlarına Önre-Binbaşı tarafından yazdırılarak başladığını göstermiştir. Atalarımız, bir zamanlar Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarında; Altay dağlarındaki ormanlarda, uçsuz bucaksız iç Asya bozkırlarında yaşıyorlardı. Bildiğimiz kadarıyla iklim ve hayat şartları, belki komşularımızla özellikle Çin’le olan ilişkilerimiz bizi batıya yürümeye zorladı. Tam yedi bin yıldır bu yolculuk devam ediyor.
Asya’dan batıya göçen akrabalarımızın bir kısmı kuzeyden Avrupa’ya geçerken bizim atalarımız Anadolu’ya girdiler. Bu yolculuk pek kolay olmadı, öldük, dirildik, yendik, yenildik, utandık, öğündük, savaştık, kaçtık, diklendik, sustuk, yeni komşular edindik, başka ırklarla kapıştık, karıştık, barıştık... ve bu günlere geldik.
Romanımı yazarken o tarihe ait kaynaklara ulaşmaya çalıştım. İçinde bulunduğumuz çağda, özellikle çouk ve gençlere sıkıcı bir roman okutmanın çok zor olduğunu biliyorum. Bu nedenle onların hayal güçlerini kışkırtacak, sıkılmalarını önleyecek bir kurgu yapmaya uğraştım
Bu romanda ırkçılık izleri bulamayacaksınız. Romanı okuyan kişilerin milliyetinden gurur duymakla ırkçılık arasındaki farkı ayırdedecek kapasitede olduklarından eminim. Ben ırkçılığın dünyanın en büyük ayıplarından birisi olduğuna canı yürekten inanmış bir kişiyim...
13 Nisan 2008 Pazar / 13535 Kişi Okudu
Yorumlar
|
Copyright © 2006 - 2024 DoktorMurat.Net, Yasal Uyarı ve Gizlilik, Site Haritasi
Dr.Murat KINIKOĞLU Sağlıklı Yaşam Rehberiniz
İntermed Sağlık Merkezi Teşvikiye cad. No: 63 Nişantaşı Şişli/İstanbul Tel: 0212 225 06 60 - Faks: 0212 2250895 |