|
Cemaatleri tartışmak ya da ‘ölmeden önce’...Murat Kınıkoğlu’nun yeni romanı ‘Ölmeden Önce’, odağına cemaat meselesini yerleştirip tartışarak, alıştığımız anlatıma farklılık getiren bir roman. Tarikatları ve yaşayışlarını, ‘müritlerinin’ farklı yollara ayrılması ve farklı dünya görüşlerine açılmaları üzerinden ele alıyor. Olaylar kurmaca ama okuduğunuzda tanıdık kişiler, durumlar, manzaralar göreceksiniz.
Sennur Sezer Bir zamanlar hiç kıyafet devrimi yaşanmamış gibi çarşafla, peçeyle dolaşan kadınları, şalvarlı, sakallı, cübbeli, takke ya da sarıklı erkekleri gördüğümüzde irkilirdik. Hele bu erkekler bir de sakallı olursa, kıyamet müjdecisi gibi gelirdi bizlere. Zamanla alıştık. Bunda belki belli semtlerde toplanan ‘inancına göre giyinmek’, ‘inancını yaşamak’ isteyenlere hemen her semtte rastlanması etkili oldu. Belki de Arap ülkelerinden gelen entarili erkek, peçeli kadın turistler... Yurt dışına çıkanlarımız, tutucu Musevilerin giyimlerinin o ülkedekinden apayrı olduğunu da gördü. Her toplumda ‘sofular’a rastlanıyordu… Sözün kısası cemaatler bağlı oldukları tarikatın, yolun yöneticisinin sözleriyle toplumla, siyasetle ilgili görüşlerini yüksek sesle dile getirmeye de başladılar. Ancak bu konuda yazılıp çizilenlerin edebiyata pek yansımadığı da söylenebilir. ‘Ölmeden Önce’, odağında cemaat meselesini yansıtarak, tartışarak; alıştığımız anlatıma farklılık getiren bir roman. Yazarı Murat Kınıkoğlu doktor. 1955 yılında Malatya’da doğmuş. 1986 yılında kardiyoloji ihtisasını tamamlamış. İlk romanı ‘Bozkırın Efendisi’ (2010) yedinci yüzyıldaki Orta Asya’yı yansıtıyordu. Bu kez günümüzün bir gerçeğini yansıtıyor: Tarikatları ve yaşayışlarını.
HER ŞEY KURGU AMA… Ayrıca Murat Kınıkoğlu anlattığı cemaatle ya da İslamiyet’le ilgili terim, ad ve uygulamaların okurun belleğinde rahatsız edici bir ‘bilinmez’ olarak kalmasına izin vermiyor. Kaynak göstererek, dip notlarıyla açıklıyor: “Mûtezile Mezhebi: Akılcılığı savunan bir mezhep. İslam felsefesinde Akliyyûn adıyla anılır. Mûtezileciler insanoğlunun yaptığı hareketlerde tamamen hür olduğuna inanır, kaderi yadsırlar. Mûtezile inancına göre kişi kendi fiillerini Allah’ın bahşettiği yaratma kudretiyle kendisi yaratır. Mucizeyi ve evrende akıldışı bir olgunun gerçekleşebileceğini kabul etmedikleri için Sünniler tarafından sapkın olarak kabul edilmişlerdir.” Dip not örneği olarak Mûtezile notunu almam boşuna değil. Yazar, anlattığı cemaatin etkin kişilerden birinin bu mezhebe duyduğu yakınlıktan dolayı, dinî esaslara göre eğitim veren, dünyanın en eski üniversitelerinden El-Ezher’den atıldığına inanıldığını söylüyor. Şeyhine, Tanrı’ya inanır gibi inanan bir tarikat topluluğunda, kadere inanmayan bir hocanın nasıl ilginç bir roman kahramanı olduğunu ve ne tür çatışmalara yol açacağını düşünebilirsiniz.
TARİKATIN İKİ AYRI UCU Öte yanda bir başka paylaşım kavgası da üretimde yaşanmaktadır. Fabrikasyon üretimi ile el işi üretimin piyasadan daha çok pay kapma savaşı. Eski model tahta oymaların yer aldığı mobilyalarla uğraşan genç bir usta antikaya benzer mobilya üretirken üniversite eğitimini de sürdürmektedir. Delikanlı iç mimari bölümünü birincilikle bitirir ama emek yoğun üretimin getirisi fabrikaların seri üretiminin gerisinde kalmakta, mobilyaların ucuz olmayışı yüzünden satılmayışı delikanlının hayallerinin gerçekleşmesini geciktirmektedir. Üstelik bir zengin kızına âşıktır. Delikanlı bu arada borsada oynamanın büyüsünü keşfedecek, biraz kazanınca tefecilere borçlanarak borsa oyunlarına dalacaktır. Ama bu konuda hiç tecrübesi yoktur. Nesi var nesi yok kaybeder.
İNANÇLAR VE ÇELİŞKİ Elindeki tüm parayı kaybeden mobilyacı delikanlı için tek çıkış yolu canına kıyarak itibarını kurtarmaktır. En kestirme yol da kendini Boğaz Köprüsü’nden atmaktır. Böylece tekke grubundakilerle yolu kesişecektir. Romanın kahramanlarından kütüphaneci İngiliz genç kız; ona âşık genç şeyh adayı; onun oda arkadaşı çapkın Azeri delikanlı; çirkin olduğuna inanan şeyh kızı; ona vurgun kimsesiz mürit; yalnız parasını değil yaşama sevincini de yitirmiş, müflis üniversite mezunu... Onun sarı saçlarına, mavi gözlerine vurgun kadınlar, olayların dolambacını, romanın kişilerinin birbiriyle, çelişkilerini çatışmaları sağlayacaktır. Romanda cinsel sorunlar da dile gelecektir. Dört eşli şeyh kendisine çocuğu olsun diye getirilen bir genç kadına göz koyacak, kocasından ayırmak için dolaplar çevirecek ancak bütün cinsel gücünü yitirecek, sihirli formüller peşinde koşacaktır. Tekke ve çevresi, içinde bulunduğu şehirden kopuktur. Giyimi, konuşması çevreden farklı olan tekke cemaatinin bir dayanışma ve ortaklaşmayla yaşayışı, iflas etmiş üniversiteli marangoza uygun görünecek ve o da bu cemaate karışacaktır. Sırada inançları bir kapital gibi kullanma projeleri vardır, parayla kalınacak lüks misafirhane inşaatı, kâr payları. Romanı bitirdiğinizde bu roman kahramanlarının şehrin bir yerinde karşılaştığınız kişiler olduğuna inanacaksınız.
12 Ekim 2012 Cuma / 12517 Kişi Okudu
Yorumlar
|
Copyright © 2006 - 2023 DoktorMurat.Net, Yasal Uyarı ve Gizlilik, Site Haritasi
Dr.Murat KINIKOĞLU Sağlıklı Yaşam Rehberiniz
İntermed Sağlık Merkezi Teşvikiye cad. No: 63 Nişantaşı Şişli/İstanbul Tel: 0212 225 06 60 - Faks: 0212 2250895 |