|
Akşam Gazetesi'nde yazmaya başladığımdan bu yana, meslektaşlarımın gönderdiği e-Mail’ler den aldığım cesaretle, zaman zaman genç arkadaşlarıma bu köşeden bazı tavsiyelerde bulunuyorum. Biz doktorların ortak amacı; dertlerine derman isteyen hastalara yardımcı olmak olduğuna göre, bu yolda bir yanlışımız olursa bağışlanır diye düşünüyorum. Bu arada okurlarımın; “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” hesabıyla yazının ana fikrini anlayacaklarından ve söylediklerimden kendileri için yararlı fikirler çıkaracaklarını da biliyorum. Muayene ettiğim hastalarımın yarısının şikayetlerinin sebebini bulmaya, rahatsızlığına bir teşhis koymaya çalışırken maalesef geri kalan yarısında ise daha önce konulan “Ağır bir teşhisin” izlerini silmek için uğraşıyorum. “Ağır Teşhis” demekle neyi kastettiğimi ve bu konunun hastalar açısından ne kadar önemli olduğunu örneklerle anlatmaya çalışayım. Bir doktor, kendisine basit bir soğuk algınlığı veya kontrol amacı ile gelmiş, başka hiçbir şikayeti olmayan bir hastaya ilk muayenesinden sonra “Kalbinizde üfürüm var, kalp kapaklarınızdan birisi iyi çalışmıyor” derse hastasına "ağır bir teşhis" koymuş olur. Basit bir iki ilaçla iyi olacağını düşünen hasta, duyduğu haberin şokuyla doktorunun yanından bir “Zombi” gibi çıkar; dünyası kararmış, hayat onun için bitmiştir. Eve gider gitmez ansiklopedileri karıştırır, İnternetten öğrendiği şeylerle korkusu daha da artar. Doktorunun “Kalp kapaklarınızdan birisi çalışmıyor”cümlesi ( eğer o gece uyuyabilirse) rüyasına bile girer. Sabah aynaya bakınca dudağının uçukladığını fark eder, ilk işi bir uzmana görünüp başına gelen felaketin, düştüğü amansız hastalığın ne olduğunu tam olarak anlamaktır. Halbuki; hepimiz biliyoruz ki şikayeti olmayan pek çok kişide, masum üfürümler dediğimiz organik bir rahatsızlığa ait olmayan üfürümler duyulabilir veya duyulan ses, mitral kapak prolapsusu dediğimiz gene hastayı hayatı boyunca rahatsız etmeyecek basit bir kapak anomalisine ait olabilir. Ertesi gün gittiği uzman hekim bu konuda hastayı rahatlatmaya çalışsa da emin olun doktorun söylediği “üfürüm” kelimesi hayatının sonuna kadar o hastanın aklından çıkmaz. Ne zaman spora başlamaya niyetlense veya otobüse yetişmek için koşması gerekse hemen aklına doktor gelir, içinden “Ne olur ne olmaz, doktor kalbinde üfürüm var demişti en iyisi ben koşmayayım” diye geçirir. Hele bu tanı koyulan kişi bir çocuksa ve hepimizin annesi gibi bir annesi varsa hem annenin, hem de o çocuğun hayatı tanıdan sonra değişir. Anne o günden itibaren çocuğunu “Her an kalbi duracak” bir hasta adayı gibi görmeye başlar, çocuğun bıyıklarının çıkıp askere gitmesi veya evlenip çoluk çocuk sahibi olması bile bu düşüncesini değiştiremez.. Bir hastam, baş ağrısı şikayeti ile gittiği doktorunun; “Beyin tümörü olabilir, en iyisi bir beyin MR ı çekip bakalım” dediği günün gecesi çocuklarını başına toplayıp vasiyetini yazmış. Ertesi gün alınan beyin MR’ ı normal bulunmuş ancak korkunun tetiklemesiyle başlayan panik atak nedeniyle uzun süre tedavi görmek zorunda kalmış. Baş ağrısı nedeniyle beyin MR’ ı çekilen hastalarda beyin tümörü görülme ihtimali yaklaşık on binde birdir. Bu doktor arkadaşımız hastasına “Baş ağrınız migrene benziyor ama milyonda bir ihtimal başka bir şey olabilir, isterseniz bir MR çekip bakalım”şeklinde yaklaşsaydı hastadaki hepimizde mevcut olan “ölüm” korkusunu tetiklemezdi.. Teşhisini koyduğumuz en ağır hastalığı bile hastaya olumlu bir şekilde yaklaşarak, onu korkutmadan söyleyebiliriz. Hastanızın tansiyonunu yüksek ölçüp, kendisine veya yakınlarına “Beyin kanaması tehlikesi var hemen bir iğne ile düşürmeye çalışmamız lazım” derseniz korkudan hastanın kanamayacak beyni kanar. Bunun yerine “Tansiyonunuz biraz yüksek ama merak etmeyin bir dil altı ile hemen düşürürüz” derseniz çoğu vakada ilaca gerek kalmadan tansiyon kendiliğinden düşer. Menapoza girmiş bayan hastamıza, hormon dengesinin değişmesi nedeniyle kemiklerin doğal olarak eski gücünü kaybettiğini bu nedenle daha çok yürümesinin, spor yapmasının kemiklerini sertleştireceğini söylemek yerine sizde “Kemik Erimesi” var dersek bu da “ağır bir teşhis”olur. Kemiklerimde erime varmış diyerek karalar bağlayan, bu hastalığı kanser benzeri bir rahatsızlık olarak düşünen pek çok hasta gördüm. Son olarak işin birde ekonomik boyutundan bahsetmek istiyorum. Konulan ağır teşhisler, hastaların sağlık harcamalarını da artırmaktadır. Biz fakir bir ülkeyiz ve ülkemizin yıllık petrol tüketimi yaklaşık 5 milyar dolar iken teşhis/tedavi/ilaç döngüsüne yılda 7.5 milyar dolar harcamamız bana garip geliyor. Büyük ölçüde dışa bağımlı olduğumuz tıp sektöründe doktorlarımızın Ağır Teşhis Sendromundan kaçınmaları hem teşhis, hem tedavi basamağında ülkemize milyar dolarlar kazandırabilir. Yorumlar
|
Copyright © 2006 - 2024 DoktorMurat.Net, Yasal Uyarı ve Gizlilik, Site Haritasi
Dr.Murat KINIKOĞLU Sağlıklı Yaşam Rehberiniz
İntermed Sağlık Merkezi Teşvikiye cad. No: 63 Nişantaşı Şişli/İstanbul Tel: 0212 225 06 60 - Faks: 0212 2250895 |