Gazetelerde ki sağlıkla ilgili yazıların sayısı her geçen gün artıyor. Sağlık haberciliği basında ayrı bir ihtisas dalı oldu artık. Kabul etmeliyim ki sağlıkla ilgili bu derlemeler çoğunlukla güzel hazırlanıyor ve okuyanlar için yararlı oluyor. Hastalarımdan biliyorum, sağlık haberlerini ve ekleri son derece dikkatle takip edenler, hatta dosyalayarak biriktirenler var. Yakında bunlardan birkaçı basından öğrendikleriyle doktorluğa soyunup, kapılarına da “Sağlık ekleri uzman doktoru” diye yazarlarsa şaşmam. Bir kısmı işi daha da ileri götürmüş durumda; ailelerinin ve arkadaşlarının her sorununda hemen bilgisayar başına geçip “İnternet uzman doktorluğuna” soyunuyorlar ki bu bir nevi “üst ihtisas” gibi bir şey oluyor!.

            Geçen yıl, bir gazetemizde sağlık yazıları ve internet yoluyla kendi teşhis ve tedavilerini yapmaya çalışan kişilerin haklılığını doğrular mahiyette bir haber yer almıştı.  Kendisi de bir biyolog olan hasta, yaklaşık 8 yıldır yüzünde uyuşma, görme bozukluğu, baş dönmesi, halsizlik gibi şikayetleri ile çeşitli doktorlara gidiyor. Hastaya her seferinde kansızlık, göz iltihabı ve depresyon gibi yanlış tanılar konuluyor. Hastamız internetten dersini iyi çalıştığı için son gittiği doktora “Ben de MS olmasın sakın doktor bey?” diye sorunca doktor uyanıyor ve nihayet hastaya Multipl Skleroz (MS) teşhisi konuyor.

DOĞRU TEŞHİS KOYAMAMA SORUNU

            Doğru teşhis koyamama sorunu dün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de var, hem de fazlasıyla... Önce iğneyi doktorlara batıralım. “Doğru teşhis koyamama sorununun” saymakla bitiremeyeceğimiz onlarca nedeni var ama bu nedenlerin içinde en önemlisi “doktorların hastayı yeteri kadar dikkatli dinlememeleri”. Nitekim yukarda bahsettiğim hasta son gittiği doktoru kendisine“sorunlarının psikojik olabileceğini” söyleyince “Lütfen beni iyi dinleyin, ben derdimi iyice anlatmak istiyorum” diyip uzun uzun hastalığının gelişimini anlatıyor ve bu şekilde teşhis konuluyor.

            Bir keresinde bir hastam gittiği doktorun “kendisini dinlerken uyuduğunu” söylemişti. Önce bir iki kez öksürmüş, sonra kalkıp yavaşça kapıya doğru ilerlemiş tam kapıyı açarken doktor uyanmasın mı, ne yapacağını şaşırmış zavallı. (Bence hastayı dinlerken uyumak biz doktorlar için “Emeklilik vaktinin geldiğini gösteren” önemli bir işaret.)

            Şimdi iğneyi biraz da hastalara batıralım. “Hastanın şikayetini yeteri kadar doğru ve anlaşılır şekilde anlatamaması” doğru teşhisin konulmasını engelleyen önemli faktörlerdin birisidir. Derdinizin tam olarak ne olduğunu; örneğin ağrınızın vücudunuzun neresinde olduğunu, ne zaman, nasıl başladığını ve ne şekilde seyrettiğini, ara verip vermediğini, yemeklerle veya hareketle ilişkisi olup olmadığını doğru ve yeterli bir şekilde doktorunuza aktarmanız “doğru teşhis” için son derece yararlıdır. Unutmayın; sizin şikayetinizi iyi anlatmanız ve doktorun anlattığınızı iyi dinlemesi “uzun uzun muayene olmanızdan daha önemlidir.” Amerika da bile muayeneye gidenlerin %13 ünün doktora gerekli bilgileri veremedikleri anlaşılmıştır. Bizim ülkede bu oranın, yani “derdini doktora doğru anlatamama” yüzdesinin, hastanın muayene olduğu yere ve doktoruna da bağlı olarak %5 ila %100 arasında değiştiğine inanıyorum...

            Demek ki neymiş?

1.Doktoru uyutmayacaksınız... (Sizi dinlerken uyuyan doktordan uzak duracaksınız...)

2.Şikayetlerinizi iyi anlatacaksınız. (Doktora gitmeden önce şikayetleriniz ile ilgili küçük notlar almanızı tavsiye ederim..)

3.Doktorun anlattığınız her şeyi dikkatle dinlediğinden emin olacaksınız....