Üye Girişi
E-Posta Adresiniz :
Şifreniz :
Üyelik Formu
E-Posta Adresiniz :
*
Şifreniz :
*
Adınız :
*
Soyadınız :
*

Biz, başkanının kendi milletinin ismini söylemekten imtina ettiği bir ülkenin vatandaşlarıyız. Yöneticilerimizin halka unutturmaya çalıştıkları iki kelime var, biri “Türk” diğeri “Atatürk”. Ellerinden gelse yasaklayacaklar ama güçleri yetmiyor. Gene de bu yolda oldukça mesafe aldıklarını kabul etmeliyiz. Günümüzde “Ben Türküm” demek “ırkçılıkla” suçlanmak için yeterli. Ben Almanım, ben Kürdüm, Ben Boşnakım demenin mahsuru yok, hele Osmanlıyım derseniz sizden iyisi yok, sakın ola ki Türküm demeyin, aksi takdirde yedi göbek ceddinizin Türkçe konuşmasına, Türkiye denilen bir ülkede yaşamanıza ve bütün dünyanın size Türk demesine rağmen kabahatlerin en büyüğünü işlemiş, ırkçılık yapmış olursunuz. Tabi bir istisnası var, Türküm dediğinizde hemen arkasından milliyetinizi aşağılarsanız, örneğin “Türküm ama biz Ermenileri kestik” derseniz sorun yok.

Irk nedir?

            Biyolojide ırk kelimesi, aynı tür içerisinde yer alan ve göreceli olarak küçük morfolojik ve genetik farklılıklar taşıyan (ten rengi, göz yapısı vb.) toplulukları ifade eder. Irklar büyük ölçüde coğrafi izolasyonlardan ortaya çıkmıştır. İnsan toplulukları birbirinden doğal engellerle ayrılan alanlarda – örneğin kutuplarda yaşayan Eskimolar, Afrika kıtasında yaşayan siyah derililer gibi- binlerce yıl izole olarak yaşamanın sonucu olarak bazı fiziksel özellikler kazanmışlardır. Eski zamanlarda ırklar arasındaki ayrımlar daha keskindi. Coğrafi izolasyonun ortadan kalkması, evlilikler, savaşlar, tecavüzler ırkların kendine has özelliklerinin zaman içinde kaybolmasına, her ırkı temsil eden genetik özelliklerin birbirine karışmasına neden oldu. Buna rağmen günümüzde halen dış görünüme bakarak kabaca bu kişi sarı ırktan veya bu kişi Afrika kökenli diyebiliyoruz.

            Gerçek şu ki günümüz dünyasında saf bir ırkın mevcut olduğunu söylemek oldukça zor. Hele bizim gibi göç yollarının üzerine yerleşmiş, tarih boyunca pek çok kez fethedilmiş bir coğrafyada yaşayanların saf bir ırkın fertleri olduğunu söylemeleri imkansız. Güzel ülkemde, daha dün Orta Asya'dan göç etmiş gibi duran çekik gözlü erkekler de var, Selanik göçmeni  uzun boylu beyaz tenli güzel kızlar da var, Çerkez de var Boşnak da var. Bu farklı kökenlere rağmen hepimizin nüfus cüzdanında Ayyıldız parlıyor ve yabancı bir ülkeye gittiğimizde bize Türk diyorlar.  

Irkçılık nedir?

            Bir ırkın veya ortak özelliklere sahip insanlar topluluğunun genetik yapı itibariyle diğer ırklardan veya toplumlardan üstün olduğunu veya başka bir ırkın-ırkların ahlaki veya sosyal özellikler açısından daha aşağı bir seviyede olduğunu iddia etmek ırkçılıktır. İyi bilinen bir örnek olarak, Hitler, Alman ırkının ari (saf) bir ırk olduğunu ve diğer ırklardan üstün olduğunu iddia etmişti. Musevilerin Tanrı'nın kendileriyle özel bir muhabbet içinde olduğunu iddia etmeleri de ırkçılık olmasa da en az ırkçılık kadar çağdışı bir ayrımcılıktır. 

Irkçılık en hafif tabiriyle ayıptır

            Standart sosyal bilim modeli insan doğasının doğum anında beyaz bir sayfa gibi boş ve temiz olduğunu kabul eder buna karşılık evrimsel psikoloji, insan davranışının, çevre koşullarının ve doğuştan gelen insan doğasının ortaklaşa ürünü olduğunu söyler. Bu çerçevede bazı genleri taşıyanların daha sinirli, daha gözü pek, daha cesur veya tam tersi daha çekinik karakterde olması mümkündür. Bunların hepsi eğitimle veya yetiştirme tarzıyla az çok  değiştirilebilecek özelliklerdir. Sosyal çevrenin ve eğitimin rolünü görmezden gelerek bir topluluğun veya ırkın diğerlerinden farklı değiştirilemez ahlaki özellikler taşıdığını iddia etmek, örneğin zencilerin suça daha yatkın olduğu söylemek ırkçılıktır. Bir ırkın bekasını dileyip diğer ırkların yok olmasını dilemek de ırkçılıktır. Daha ileri gidelim ırkıyla gurur duymak da gene ırkçılıktır. Buna karşılık ülkesindeki insanların daha iyi meziyetlere sahip olması için, örneğin daha dürüst, daha çalışkan daha refah içinde olmasını dilemesi ve bu yönde gayret göstermesi ırkçılık değil milletine sahip çıkmaktır. Bir bayrak altında toplanmaz, ortak ülkülere sahip olmaz, el ele tutuşmaz, özetle millet olmazsak okyanus ötesindeki emperyalist güçler gelip bizi “ham” yapar, birbirimize düşer, aynı Yugoslavya, Irak, Suriye gibi paramparça oluruz.   

Sınır-bayrak eksenli milliyetçilik

            Emperyalist güçler kendilerinden başka "büyük devlet", kendi bayraklarından onurlu bayrak olmasını istemez özellikle gelişmekte olan ülke fertlerinin kendi milliyetlerini inkar etmesi en azından tanımaması için ellerinden geleni yaparlar. Keşke sınırlar olmasa, bayraklar olmasa, keşke tüm insanlık kardeş olsa, şarkılardaki gibi herkes eşit olsa, hayat bayram olsa… Ama maalesef gerçek öyle değil. Bir pasaportunuz ve vizeniz olmadan Amerika’ya, Avrupa’ya gidin bakalım sizi içeri alıyorlar mı? Hani hepimiz kardeştik?

            Kişinin kendinden kabul ettiklerini daha yüksek, diğerlerini daha düşük görme eğilimi, tüm insanlarda ortak olan evrimsel, içsel bir eğilimdir. Bu eğilim, evrim tarafından üreme başarımızı artırmak ve kendi genlerimizi yaymak için tasarlanmıştır. Evrimsel süreçte kendilerini “bizden olanlar” şeklinde ayırıp diğerlerini dışlayanlar daha iyi dayanışma gösterdiler, birbirlerine yardımcı oldular ve hayatta kalarak genlerini sonraki nesillere geçirdiler. İnsanoğlu, bazılarının iddia ettiği gibi yapı olarak tüm insanlara eşit yaklaşan sevgi pıtırcığı değil, kendisinden olmayandan nefret etmeyi marifet bilen, kolay ötekileştiren eğilimli bir yapıya sahiptir. Burada önemli olan ırkçılık tuzağına düşmeden bir arada olabilmeyi başarabilmektir. Başka milletlerin boyunduruğuna girmemenin tek yolu millet olmaktır. Hangi ortak değerlerin, ortak özelliklerin birleşme kriteri olarak kabul edileceğine liderler ve tabii ki halk karar verir. Atatürk misak-ı milli sınırları içinde, ay yıldığı bayrağın altında toplanan herkesin Türk olduğunu söylemiş ve halkımız bunu büyük bir memnuniyetle kabul etmiş ve benimsemiştir.

Ümmet değil Türk milletiyiz

            Ümmetçilik, Müslüman ülkelerin tek bir çatı altında ve bir halifenin liderliğinde birleştirilmesi düşüncesidir ve maalesef ülkemiz adım adım bu yolda ilerlemektedir. Ümmetçiler, ırkların insanları ayrıştıracağını buna karşılık dinin birleştirici rolü olduğunu söylerken mezhep ayrılıkları yüzünden birbirinin boğazına sarılanları görmezden gelirler. Din, yalnız İslam için değil Hıristiyanlık için de birleştirici olmamış, Katolik ve Protestanlar yüzlerce yıl boyunca birbirlerini katlettikten sonra laikliğe sarılarak ülkelerini kurtarmışlardır.

Biliyorum yüzyıllar sonra, çocuklarımızın torunları, bizim gibi farklı bayrakların altında toplanıp birbirlerinden pasaport soran, sınırlarını korumak için birbirlerini öldüren atalarının bir zamanki hallerine gülecekler. Gerçek şu ki en azından içinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl'da sınırsız, bayraksız ve milletsiz bir dünya imkansız. Yaşlısıyla genciyle hayalleri bırakıp gerçeklere dönmeliyiz.Cumhuriyetin ilk anayasası olan 1924 Anayasasında “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk itlak olunur” denilirken, Türk kelimesiyle genetik köken değil Türkiye vatandaşlığı kastedilmiştir. Bu ülkede yaşayan ve kendisini Türk kabul eden bizler, aldığımız Cumhuriyet eğitimi sayesinde bu sınırlar içinde yaşayan, ay yıldızlı kimlik taşıyan herkesi Türk kabul ediyoruz. Ülkeyi ümmetçilik şemsiyesi altında toplamaya çalışanların kaybetmeye mahkum olduğunu biliyoruz; dünyayı ters döndüremez, zamanı geri alamazsınız, bu millet eninde sonunda Atatürk’ün gösterdiği bilim yoluna dönecektir. 

18 Mart 2018 Pazar / 11817 Kişi Okudu
Yorumlar
Copyright © 2006 - 2024 DoktorMurat.Net, Yasal Uyarı ve Gizlilik, Site Haritasi
Dr.Murat KINIKOĞLU Sağlıklı Yaşam Rehberiniz
İntermed Sağlık Merkezi Teşvikiye cad. No: 63 Nişantaşı Şişli/İstanbul
Tel: 0212 225 06 60 - Faks: 0212 2250895