|
Sayın Fatih Altaylı, Hürriyet’deki köşesinde, kalp damar hastaları için “By-pass mı yoksa balon/stent uygulaması mı iyi?” şeklinde bir tartışma başlattı. Anladığım kadarıyla amaç, bazı doktorların, daha çok kazanmak uğruna hastayı by-pass’a yönelttiği iddiasını araştırmaktı. Arkasından Sabah gazetesi konuyu manşete taşıyıp tartışmayı genişletti. İstanbul Tabip odası başkanı Sayın Gürsoy“Doktor-para bağlantısı kesilmeli” diyor. İlerde İsviçre gibi müreffeh bir ülke olursak belki... New York Presbyterian hastanesinden Doğan’ın önerisi ise tek kelimeyle komik; bazen hekimlerin bile karar veremediği çetrefilli bir konuda “Seçimi hastanın yapması gerektiğini söylüyor”. Bir keresinde stent takacağımız yaşlı bir hastamın kulağına “Amca senin damarına yüzük takacağız..”diye bağırmıştım da “Parmağıma taksan olmaz mı?”demişti... Şimdi gel de bu hastadan by-pass mı, stent mi, seçim yapmasını iste... Öncelikle şunu belirteyim; her iki işleminde (by-pass/balon) yapılacağı ve yapılmayacağı vakalar vardır. Tıp kitaplarında ve literatürlerde bugüne kadar yapılan çalışmaların ışığında, hangi hastaya hangi işlemin yapılmasının daha uygun olduğu, tartışmayı minimuma indirecek temel kriterler halinde belirlenmiştir. Hastanın yaşı, genel durumu, darlığın hangi damar veya damarlarda olduğu, yeri, uzunluğu, kireçlenme derecesi, çatala yakın olup olmadığı gibi pek çok faktör bu kararda etkili olur. Bu kriterler, hastaların uzun dönem takiplerine ve yeni araştırma sonuçlarına göre her yıl revize edilir ve doktorlar, ortak kabul gören bu bilimsel kriterleri takip ederek o hastanın sağlığı için hangi uygulamanın yapılmasının daha iyi olacağına karar verirler. Yani hekim “Dürüst ise ve bilimsel yayınları takip ediyorsa” hastasına uygulayacağı işlem bellidir ve çoğu vakada ortada fazlaca tartışmaya değer bir konu yoktur. Çok nadiren, arada kalan vakalarda, uzman hekimlerin konsültasyonu ile kolaylıkla sonuca ulaşılır. Bu nedenle “Kalp damarınız tıkalı ise boş yere by-pass olmayın balon olun, stent taktırın..” şeklinde veya tam tersi “Balon olursanız gene tıkanır en iyisi by-pass olun” şeklinde genelleme yapmak doğru değildir ve by-pass olan hastaların boş yere “Eyvah yoksa birilerini zengin etmek için ben de gereksiz yere ameliyat mı oldum..” diye üzülmesine neden olmaktan başka bir işe yaramaz... Dört yıl kadar önce; yıllardır Amerika da yaşayan, Türk asıllı Amerikan vatandaşı bir hastam kalbini kontrol ettirmek için İstanbul’a geldi. Nedendir bilmem bizim ülkede ki hastaların bir kısmı tedavileri için yurt dışına gitmeye can atarken yurt dışında yaşayan Türk hastalar da gerek check up gerekse operasyonlar için Türkiye’yi tercih edebiliyorlar.. Muayene ve ön testlerini takiben hastaya anjiyo yapılmasına karar verdik ve İstanbul’daki özel hastanelerden birisinde anjiyosu yapıldı. Ertesi gün soncu öğrenmek için aradığımda şaşırdım; hastam tedavisine Amerika da devam etmeye karar vermişti... Ne olmuştu da taaa Amerika’dan tedavi için koşa koşa vatanına gelen hasta birden vazgeçmişti? Öğrendiğime göre hastama anjiyosunu yapan doktor, işlem esnasında, bir damarında darlık olduğunu ve balon işlemi için çok uygun olduğunu belirtip, isterse yarın sabah hemen balonla açabileceğini söylemiş. Basit bir balon uygulaması ile iyi olacağını düşünerek sevinen hastam sedyeyle henüz odasına girmiş ki kapı açılıp hastanenin “meşhur damar cerrahı” yanında yardımcıları ile içeri girmiş. Hoş beşten sonra hastama “Anjiyosunu gördüğünü, kesinlikle balon olmaması gerektiğini, by-pas işlemi içinse çok uygun olduğunu ve isterse hemen ameliyatı yapabileceğini belirtmiş....” Nasıl? Sizin de aklınıza Sultanahmet’ de turistleri kolundan tutup kendi dükkanına çekmeye çalışan esnaflar gelmedi mi? Sorun; ülkemizin pek çok açmazında karşımıza çıkan “ahlak” sorunudur. Çözüm, doktor-para bağlantısını kesmek değil, parayı meslek ahlakının önünde tutmayan, etik değerlere saygılı hekimlere sahip olmaktır. Peki bu hekimleri kim yetiştirecek? Tabi ki Tıp fakültelerimiz ve kendilerini talebelerine ve hastalarına adayan hocalarımız... İşte zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Geçen hafta Çapa tıp fakültesi cerrahi kliniği 7. kat D servisinde bir yakınımı ziyaret ettim. Bu servisteki tüm odalarda hastaların sıra ile kullandığı tek bir serum askısı var. Size serum takılırken diğer hastanın yakını gelip başınızda serumun bitmesini (veya hastanızın ölmesini) bekliyor. Üç kuruşluk serum askısını alamayan üniversite kliniği, yeni cihazları nasıl alacak, asistanları bilimsel gelişmeleri nasıl takip edecek, hocaları bu imkanlarla talebeleri ve asistanları nasıl eğitecek, hepsinden önemlisi üniversiteler kıymetli hocaları özel hastanelere kaçırmayıp nasıl elinde tutacak?.... Çözüm; üniversitelerimizin tekrar öncü, öğretici, denetleyici, lider konumlarına kavuşmalarını sağlamak; kliniklerimizi, ülkeye yüksek ahlaklı, tıp bilgileri tam doktorlar yetiştirecek full-time öğretim üyeleri ile donatmaktır... Bu iş Tıp fakültelerine “Sen de özel hastaneler gibi kendi yağınla kavrul, kendi imkanların kendin yarat” demekle olmaz. Tıp fakülteleri ve eğitim hastanelerimizde, her açıdan örnek, mükemmel doktorlar ve uzmanlar yetiştiremediğimiz sürece balon mu bay-pass mı gibi teferruatları tartışır dururuz... Yorumlar
|
Copyright © 2006 - 2024 DoktorMurat.Net, Yasal Uyarı ve Gizlilik, Site Haritasi
Dr.Murat KINIKOĞLU Sağlıklı Yaşam Rehberiniz
İntermed Sağlık Merkezi Teşvikiye cad. No: 63 Nişantaşı Şişli/İstanbul Tel: 0212 225 06 60 - Faks: 0212 2250895 |