Gerek kendi çevremde gerek hastalarımın çocukları arasında bazı yiyecekleri “asla” yemeyenler olduğunu biliyorum. İşin garip tarafı “benim oğlan ağzına peynir koymaz” veya “benim kızım hiç süt içmez” diye şikayetlenen anneler bunu çocuklarının güçlü karakterinin bir göstergesi gibi kabul ediyorlar. (“Benim çocuğum hiç şeker yemez” diyeni hiç görmedim.)
Hoşlanma, zevk alma, tat alma gibi duygularda beynimizin “hatırlama” fonksiyonunun büyük önemi vardır. Hepimiz bildiğimiz-tanıdığımız şeylerden daha kolay hoşlanırız. örneğin ilk duyduğumuz bir bir müzik parçası hoşumuza gitmeyebilir ama birkaç kez dinledikten sonra sevmeye başlarız. Bunun nedeni beynimizin dinlediği melodiyi bir yere kaydetmesi ve sonradan duyduğunda hatırlamasıdır. Aynı durum tat duyusu için de geçerlidir. Bir çocuğun en sevdiği tat sütteki laktozdan aşina olduğu şeker’dir. Diğer tatlara yabancı olduğu için içinde şeker olmayan yiyecekleri yüzünü buruşturarak karşılar. Hepimizin çocukken nefret ettiği ama sonradan zevkle yediği pek çok yiyecek vardır. Kendi namıma bamyayı örnek verebilirim. çocukken bana bamya yedirmek isteyin anacığımın büyük mücadeleler verdiğini hatırlıyorum. Şimdi bamya en sevdiğim yemeklerin başında geliyor. Bunun nedeni yıllar içinde beynimin o tadı tanıması, alışmasıdır. Ben Malatya peynirinden vazgeçemezken eşimin “Açlıktan ölsem bile Malatya peyniri yemem” demesinin sebebi de budur.
Bilim adamları, bir çocuğun yabancı olduğu bir tada alışması için o lezzeti en az 7-8 kez tatması gerektiğini söylüyorlar. Buradan pratik bir sonuç çıkarabiliriz; yüzünü buruşturduğu veya “sevmedim, yemeyeceğim” dediği bir yiyeceği bir şekilde çocuğunuza yedirmeye devam ederseniz ileride o yiyecekten hoşlanma şansını artırırsınız. “Sevmiyorsan yeme” dediğiniz anda aynı yukarda anlattığım örnekte olduğu gibi 20 yaşında “ağzına et koymayan” çocuklarınız olur. Tabii ki burada inatlaşmamak, sorunu iyilikle, ikna ederek çözmek çok önemlidir. Ben kendi evimde çocuklarımla şöyle bir anlaşma yaptım: Bir yemeği “sevmiyorum-yemem” demelerini kabul etmiyorum, buna karşılık istemedikleri takdirde çok çok az yiyebiliyorlar. Bir örnek olarak gene çocukluk kâbusum bamya yemeğine dönecek olursak “Ben bamya yemem” demeleri yasak, bir kaşık dahi olsa yemek zorundalar, ama iki kaşık yemeleri için ısrar etmiyorum. Bunun çocukların her tada alışmasını isteyen anne-babalar için iyi bir yöntem olduğunu söyleyebilirim. Hayatta böyle değil mi zaten... Her zaman mutluluk yok, ne kadar kaçmaya çalışırsak çalışalım acı’yı da tatmak, alışmak zorunda kalıyoruz...