Cevap: Yaklaşık yüzde 10’u grip olur, yüzde 90’nı virüsle karşılaştığı halde grip olmaz. çünkü bu 90 kişinin solunum yollarını döşeyen epitel hücrelerindeki alıcı moleküller, genetik yapıları sayesinde o virüsün hücreye girmesine izin vermeyecek şekilde kodlanmışlardır. Grip salgınlarında bazılarımızın salya sümük, ellerinde mendiller gezerken bazılarımızın (ince gömlekle gezdikleri halde) grip olmamalarının nedeni budur. Şunu da ilave etmeliyiz ki bu korunma sadece o sene dolaşımda olan grip suşu (cinsi) içindir, bir sonraki sene ortaya çıkan değişik suş, bu sefer Ali’yi hasta eder, Veli rahat rahat ortalıkta gezebilir veya Ali tekrar hasta olup Veli ikinci kez Ali’yi sinir edebilir. Bu tamamıyla genetik kodlamanıza, daha doğrusu atalarınızdan birisinin çok uzun yıllar önce o suşla karşılaşıp karşılaşmamasına bağlıdır.
Demek ki herkes illa grip olacak, her salgından etkilenecek diye bir kural yok. Nitekim etrafınıza bakın, yılda birkaç kez gripal enfeksiyon geçirenlerin yanında yıllardır grip nedir bilmeyen pek çok insan göreceksiniz.
Aşının koruyuculuğu ne kadardır?
Geçen kış tüm dünyada görülen ve İstanbul’u da etkileyen grip salgınında İnfluenza A (H3 N2) suşu etkili oldu. Aşı üreticisi firmalar bu salgına karşı hazırlıksız yakalandıklarını itiraf ettiler. ürettikleri aşıda bu suşu tam olarak karşılayan antikorlar olmadığı için aşının koruyucu etkisi yüzde 50 civarında kaldı. Bu şu demektir: Geçen yıl virüsle karşılaşan aşı olmayan 100 kişinin 10’u hasta oldu, buna karşılık aşı olan 100 kişinin 5’i (aşıya rağmen) hasta oldu.
FDA, basit bir gribin hayati risk oluşturacağı kadar düşkün ve yaşlı insanların, astımlı ve kronik bronşitli hastaların, kalp hastaları, kronik böbrek hastaları, şeker hastalığı, AIDS gibi kronik hastalığı olanların grip aşısı olmasında fayda olduğunu söylüyor. Ancak maalesef bu tavsiye halka ‘Tüm çocuklar ve herkes aşı olursa iyi olur’ şeklinde yansıtılıyor.
Grip aşısı yan etkisi hiç olmayan bir aşı değildir. Gribin hayati tehlikeye neden olabileceği ağır bir kalp hastası için bu riski göze alabiliriz ama sağlam insanların birkaç gün yatmamak için bu riski kabullenmelerini anlayamıyorum.
-
çocuklarınıza ‘Doktoru özellikle önermedikçe’ grip aşısı yaptırmayın. İçeriğindeki ‘Thimerosal’ katkı maddesinin cıva içerdiğini ve çocuklar için neuro-nefrotoksik olabileceğini unutmayın.
Aşı yerinde şişlik, kızarıklık ve ağrıya, nadiren de olsa bizzat kendisinin grip benzeri bir hastalığa yol açabileceğini bilin. Bu durumda hırıltılı öksürük, gözde kızarma, ateş ve kas ağrıları ortaya çıkar.
-
Aşının yumurtaya alerjisi olanlarda ürtiker ve anaflaktik şoka neden olan alerjik reaksiyonlar yapabilir.
-
Grip aşısının önemli komplikasyonlarından birisi Guillain-Barrè sendromudur. Sırt ağrısı, bacaklarda ileri derecede halsizlik ve yürüyememe şikayetleri ile başlar. Birkaç saat veya gün içinde ilerler, sinir sistemini etkilediği için yutma güçlüğü ve nefes darılığına neden olabilir.
-
Grip aşısına bağlı olarak ortaya çıkan ‘zatürree’ bildirilmiştir.
Geçirdiğiniz her gripten daha güçlü çıkarsınız. Bu yüzden yukarıda belirttiğim FDA’nın aşı olmasını önerdiği gruplardan birisine girmiyorsanız gripten korkmayın ve aşı olmayın. Grip virüsü elektrik düğmesi ve kapı kolunda birkaç gün yaşayabilir. Enfekte kapı kolu ve elektrik düğmelerinin üzerinde bir gün sonra bile yüzde 33 oranında virüs saptanmıştır. Eve gelince, elinizi sabunla yıkamaya dikkat edin. Grip olursanız (bugünlerde İstanbul’da gene bir salgın var) tavuk suyuna çorba, nane limon, ıhlamur için, bol bol sebze meyve yiyin, en önemlisi, istirahat edin, biraz tembellik yapıp gribin tadını çıkarın. Her şekilde iyi olmak için bir hafta 10 güne ihtiyacınız var, bu yüzden doktorunuzu size antibiyotik vermesi için zorlamayın.
13 Ekim 2008 Pazartesi / 17271 Kişi Okudu
|