Bir tekstil firmasında çalışan Necati Bey işe giderken iki vasıta değiştirdiği için sabahları erkenden yola koyulmak zorunda. Bu sabah otobüse binerken bir tatsızlık oldu. Medeniyetten nasibini almamış bir mağara adamı önce Necati Beyin ayağına bastı, sonra sıradakileri itekleyerek otobüse bindi. Necati Bey damarlarındaki kanın beynine fırladığını hissetti. Sizin de başınıza gelmiştir, çok küçük, başka zaman olsa aldırmayacağınız önemsiz bir konu asabınızı bozar, tüm gününüzü zehir eder. Aynı Necati Bey gibi içinizde bir şeyin koptuğunu hissedersiniz. Öfke düğmeniz çevrilmiş, keyfiniz kaçmıştır. O an kanınıza bakma imkânı olsa böbrek üstü bezlerinizin salgıladığı adrenalin ve kortizol hormonlarının yükseldiğini görürdük...
Neyse ki Necati Bey biraz güç de olsa otobüse bindi. Mağara adamının otobüsen arkasına doğru ilerlediğini görünce söylenerek peşine düştü. Öyle ya, birinin bu terbiyesiz adamın ağzının payını vermesi gerekiyordu. Tam yakaladım derken adam otobüsten inmesin mi... Eli böğründe kaldı, adam gitmiş ama öfkesi dinmemişti.
Adrenalin hormonu bir kez salınmayagörsün öfke sebebi ortadan kalksa bile hemen normal seviyeye inmez, bu yüzden olumsuz olayları unutmak, gevşemek o kadar da kolay olmaz.
Necati Bey’in bindiği ikinci otobüs birinciden daha kalabalıktı. İşe gitmek için bir buçuk saatlik otobüs yolculuğu fazla ama Necati Bey’in emekliliğinde daha iki yıl var ve ne olursa olsun bu süreyi tamamlaması gerekiyor. Adamın yüzü hâlâ gözlerinin önünde, keşke binerken yakasına yapışsaydı. “Şöyle bir kafa çakacaksın suratının ortasına...” Odasına girerken sanki biraz önce kavgadan çıkmış gibi dişleri sıkılıydı.
Öfke düğmesinin çevrilme hızı, kana salınan hormonun miktarı ve kandan temizlenme süresi kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bazı insanlar saman alevi gibi parlayıp sönerken bazıları aynı Necati Bey gibi olayı yaşamaya devam eder, bir türlü zihinlerinden atamazlar.
Necati Bey masasına oturdu ve derin bir nefes aldı. Bir sabah çayı kendisine gelmesini sağlayabilirdi. Karton bardağa sıcak su koydu. Eskisi gibi demli çaylar nerdeeee... Çay poşetini bardağa sallandırdı. Daha bir yudum almadan Necla Hanım başında bitti. Necla Hanım yeni şefimiz. Yüksek okul mezunu ya kendini bir şey sanıyor. Necati Bey’e dün kestiği son faturanın hatalı olduğunu söylemez mi? “O zaman sen faturaları sen kes” dedi Necati Bey öfkeyle. “Ben mi keseyim, Necati Bey benim şefiniz olduğumu unuttunuz her halde” diye cevap verdi Necla Hanım.
Herhangi bir nedenle öfkelenmeniz halinde sonraki saatlerde çok dikkatli olmamız gerekir. Kanımızdaki adrenalin seviyesi zaten yüksek olduğu için karşımıza çıkacak en küçük terslik birincisinden daha şiddetli bir öfke nöbetine, kontrolsüz bir reaksiyona neden olur. Evdeki, iş yerindeki büyük kavgalarınızı hatırlayın, çoğunun öncesinde küçük bir sinirlenme vardır.
Necla Hanım soluğu personel müdürünün yanında aldı. Şöyle de şöyle, böyle de böyle... Demek öyle. Evet böyle. Personel Müdürü, Necati Bey’i yanına çağırdı. Benden duymuş olmayın müdür kayınçosunu işe almak için muhasebeden birinin işten ayrılmasını bekliyordu. Zavallı Necati Bey’in odaya girmesi ile çıkması bir oldu. Sekreterden bir sigara isteyip yaktı. Aynı anda göğsüne bir sıkıntı girdi. Renginin solduğunu görünce koluna girip sandalyeye oturttular.
Adrenalin ve kortizol adını verdiğimiz öfke hormonları kalbi hızlandırır, tansiyonu yükseltir ve kalp damarlarını daraltarak kalp krizine neden olur.
Gördünüz mü otobüse binerken bir magandaya öfkelenmek nelere mal oldu. Öfke, şeker hastalığından tutun yüksek tansiyona, uykusuzluktan kaşıntıya kadar pek çok rahatsızlığın tetiğini çeker. Araştırmalar öfkeli insanların kalp krizi geçirme risklerinin sakin olanlara kıyasla %19 daha yüksek olduğunu gösteriyor. Keşke bir alet olsa da kolumuza takıp, tansiyon veye kan şekerini ölçer gibi öfke seviyemizi ölçebilsek. Maalesef böyle bir alet yok. Nasıl ki şeker ve kolesterolümüzle mücadele ediyoruz, diyet yapıyoruz aynı şekilde öfkemizi de kontrol altına almaya çalışmamız gerekiyor.
Öfke Kontrolü
1-Ben öfkeyi en üst basamağında patlamaya hazır bir dinamitin sizi beklediği bir merdivene tırmanmaya benzetirim. Yukarı çıktıkça manzaranın güzelleştiğine sakın aldanmayın (öfke baldan tatlıdır). Son basamakta patlamayla karşılaşmanız kaçınılmazdır. Bu yüzden öfke merdiveninde iki üç basamak yukarı çıktığınızı fark ettiğinizde hemen geri inmeye çalışın.
2-Stresli bir iş gününden sonra eve dönerken kendinizi patlayacak gibi gergin hissediyorsanız hırsınızı eşinizden ve çocuklarınızdan çıkarmak yerine hemen eşofmanlarınızı giyip yürüyüşe çıkın. Yürümek öfkeyi alır, bir sinir ilacı gibi yatıştırıcı etki yapar.
3-Beynimizin olumsuz bir olaya takıldığını hissettiğimiz anda bilinçli olarak mücadele etmek, başka şeyler düşünmek, beynimizi esir alan kötü düşünce sarmalından çıkmak için elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Bazı insanlar bu fasit dairenin içinde koşmayı tercih ederler, hatta bir şekilde zevk alırlar. Bu insanların içindeki öfke, dağdan aşağı yuvarlanan bir kartopu misali kendisini besleyerek gittikçe büyür ve sonuçta daha büyük felaketlere neden olur.
Bir haksızlığa uğradığınızda:
1. Anında cevap vermek yerine beklemeyi/olayı soğutmayı tercih edin. Artık ona kadar mı sayarsınız yoksa yüz milyona kadar mı orası size kalmış. Necati Bey, şefi kendisine kızdığında bine kadar saysaydı eminim aynı cevabı vermezdi.
2. Size haksızlık yapan kişiden bir süreliğine uzaklaşmak da iyi sonuç verir. Odadan dışarı çıkıp derin bir nefes almak, eşinizle oturma odasında kavga ettiyseniz salona geçip biraz televizyona bakmak sakinleşmenizi sağlayabilir.
3. Konuşmak yerine yazarak cevap vermek iyi bir çözümdür. Yıllar önce çalıştığım klinikte bu alışkanlığı edinmiş bir arkadaşım vardı. Eline kalem kâğıt alıp bir köşeye oturunca “gene birisi bizimkini kızdırmış” diye düşünürdük. Necati Beyin başına gelenler arkadaşımın başına gelseydi biri İETT’ye diğeri gazetenin okur köşesine olmak üzere iki mektup yazar öfkeden kurtulurdu.