Üye Girişi
E-Posta Adresiniz :
Şifreniz :
Üyelik Formu
E-Posta Adresiniz :
*
Şifreniz :
*
Adınız :
*
Soyadınız :
*
  • Ana sayfa
  • Makaleler
  • Genel Konular
  • KOLESTEROL FAYDALI MI ZARARLI MI? (27-28-29 Nisan 2010 Hürriyet gazetesi Prof. Dr. Osman Müftüoğlunu

Kolesterolü yüksek olan her hasta ilaç almalı mı?
- Kesinlikle hayır. Kalp krizi geçirmemiş, stent, baypas uygulanmamış, damarlarında sorun tespit edilmemiş bir hastayı sadece kolesterolü yüksek diye ilaca başlatmak doğru değildir. Zaten kolesterol yüksekliğinden daha önemlisi, Total kolesterol/HDL kolesterol oranıdır. Herkes bu oranı hesaplayabilir. Okurlar laboratuvar sonuçlarını önlerine alsınlar, total kolesterol rakamını, HDL kolesterol rakamına bölsünler, oran 5 ve 6 çıkarsa kolesterol 300 bile olsa ilaç almalarına gerek yoktur.
Bir örnek verelim; hastanın total kolesterolü 300 mg olsun. (Bu Türkiye ortalamasına göre yüksek bir değerdir.) Eğer hastanın HDL kolesterolü 80 mg ise, ikisini birbirine böldüğümüzde oran 3.75 çıkar ve 5’in altında olduğu için hastaya ilaç vermeyiz. Buna karşılık total kolesterolü 230 mg olan bir hastada (hafif bir yükselme), HDL (iyi huylu) kolesterol 32 mg ise iki rakamın birbirine oranı 7 üzerinde çıktığı için hafif bir yükselme olmasına rağmen, diyetle sonuç alamazsak ilaç vermeyi düşünebiliriz.
Sonuç olarak kolesterol ilaçlarının aşırı kullanıldığı, gereksiz yere hastalara kolesterol ilacı yazıldığı düşüncesine katılıyorum ancak bu ilaçların tamamen etkisiz olduklarını iddia etmek, ilaç yazan herkesin ilaç firmalarının aldatmacasına kandığını söylemek yanlış olur.
Doğrusu, bu ilaçların kolesterolünü diyetle düşüremeyen “kalp hastalarına” verilmesidir. Statinleri kalp hastalığından koruyor mantığı ile sağlıklı insanlara vermek yanlıştır. Buna karşılık kalp damarları tıkalı hastalarda sıkı bir diyetle istediğimiz seviyeye düşüremediğimiz kolesterolleri ilaçla düşürmenin yararını görüyoruz. 

Kolesterol diyetle düşer mi?
- Kesinlikle düşer. “Diyet yaptım düşmedi, hatta kolesterolüm daha da yükseldi” diyen hastalarla sık karşılaşıyoruz. Biraz konuşunca, diyet yaptığını sandığını ama aslında yapmadığını anlıyoruz.
Ülkemizde bu konuda yapılan iki temel yanlış var. Birisi “Tavuk etinin kolesterolü yükseltmediği” yanlış inanışıdır. Hâlbuki tavuk eti ile yağsız sığır eti arasında kolesterol yükü açısından fazla bir fark yoktur. Bir porsiyon yağsız kırmızı et yerseniz 66 mg kolesterol alırsınız, aynı miktarda derisi alınmış tavuk eti yerseniz 60 mg kolesterol alırsınız. Gördüğünüz gibi fark sadece yüzde 10. Dolayısı ile haftada bir öğün kırmızı et yiyen birisi diyet yapıyorum diye eti kesip iki öğün beyaz et (tavuk eti) yerse kolesterolü yükselir.
Bir diğer yanlış, zeytinyağı konusunda yapılıyor. Zeytinyağının içinde yüzde 14 gibi bir oranda doymuş yağ vardır ve tüm doymuş yağlar gibi vücutta kolesterole çevrilir.

Kolesterol faydalı mı zararlı mı?
- Şu anda dünyada iki uç görüş var. Birinci görüş, kolesterolün insan vücudu için faydalı olduğunu bu yüzden kolesterolü ilaçla veya diyetle düşürmenin faydası olmadığını, hatta zararlı olduğunu söylüyor. ıkinci görüş ise kolesterolü kalp damar hastalığının en büyük düşmanı ilan ediyor ve mutlaka düşürülmesi gerektiğini savunuyor. 
Benim görüşüm şudur; kolesterol aynı kanımızda dolaşan şeker gibi yaşam için elzem bir maddedir ancak bu kolesterolün tamamen zararsız olduğu anlamına gelmez. Bir insanın kan şekeri 0 olursa yaşayamaz. Buna karşılık kan şekerinin 300 olmasının vücuda zarar verdiğini hepimiz biliyoruz. Kolesterol konusu da aynen böyledir, makul seviyede bir kolesterol hayat için elzemdir, ancak dengesiz bir kolesterol yüksekliğini damarları tıkar.
“Yüksek kolesterol zararsızdır” diyenler, bilimsel gerçeklere aykırı düşerler. Ailesel hiperkolesterolemi dediğimiz hastalık nedeniyle çocuk yaşlarında damarları tıkanan, 15 yaşında baypas olan, 18 yaşında kalp krizi geçiren hastaları nasıl izah edecekler?

Taş devrinde insanların et ağırlıklı beslendiği, bu yüzden insan vücudunun kolesterole uyumlu olduğu söyleniyor...
- Yanlışlık burada başlıyor. Taş devri insanlarının et ağırlıklı beslendiklerini söylemek çok zor. İnsanoğlu milyonlarca yıl boyunca avlayarak değil, toplayarak beslenmiştir. Bitki kökleri, taze sürgünler, sebzeler, meyveler, kabuklu yemişleri toplayıp yedik.
Kırmızı et temin etmesi en zor yiyecek grubudur. Hayvanlar uçar, kaçar, saldırırlar. Milyonlarca yıl süresince taştan alet yapmayı bile beceremeyen insanların devamlı et yediklerini söylemek zor. Düşünün ki okla avcılık yapmanın tarihi 15 bin yıldır. Elinizde bir sopa ile dağ keçisinin veya bizon sürüsünün arasına dalın bakalım ne olacak? Kim kimi avlayacak?
Tabi ki bugünkü maymun ve goriller gibi birlikte avlanma, tuzak teknikleri vardı ama bilim adamları bu metotlarla elde edilen etin yiyeceklerimizin yüzde 5, bilemediniz yüzde 10’ununu tutabileceğini kabul ediyor. 
İnsanoğlu omnivor yani hem ot hem et yiyebilen “hepçil” bir canlıdır. Aynı fareler gibi aç kaldığımızda bulabildiğimiz kokusu ve tadı kötü olmayan her şeyi yeriz. Bir genelleme yapıp “Evrimsel süreçte en çok et mi yoksa ot mu yedik” diye düşünürsek, cevap “en çok ot yedik” olmalıdır.
Nitekim ağız ve diş yapımız da bizim otçul olduğumuzu gösteriyor. Bizim parçalayıcı dişlerimiz küçülmüştür, bir kaplanla bir ineğin dişlerini insanınkilerle kıyaslarsanız, diş yapımızın ineğe daha çok benzediğini görürsünüz. 

Kolesterolün zararsız olduğunu söyleyenler, dünyada et ağırlıklı beslenen buna karşılık kalp hastalığı az görülen toplulukları örnek gösteriyorlar...
- Gerçekten böyle örnekler var. Örneklerden biri Kenya çoban kabilesi Masailer, diğeri Doğu Afrikalı deve çobanı kabilesi Samburular. Bu kabiledeki insanların çok yağ yemelerine rağmen kalp hastası olmadıkları gösterildi ama bu kabileler bizim gibi sabahtan akşama masa başında oturan insanlar değiller ki! Adları üstünde sabahtan akşama kadar dağ bayır gezen çoban kabileler... Onlar yedikleri hayvansal yağı yakabilirler ama aktivitesi sınırlı, bakkala bile arabayla giden modern insanlar yakamaz.
Dünya literatürünü tararsanız yağların kalbe zarar vermediğini gösteren yayınların sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini görürsünüz. Buna karşılık doymuş yağların kalp damar hastalığını artırdığına dair binlerce yayın bulursunuz.
Örneğin China Study bu konuda dünyada yapılan en büyük çalışmalardan biridir ve yüksek kolesterolün kalp damar hastalığını artırdığını göstermiştir. Bu çalışmada kolesterol seviyesi 150’nin altında olan insan topluluklarında kalp damar hastalığının neredeyse 0 olduğu gösterilmiştir.
Bir diğer saygın çalışma, ünlü Framingham çalışmasıdır ve doymuş yağ tüketiminin kalp damar hastalığını artırdığını kesin olarak göstermiştir. Bu bilim adamlarının hepsi bizi aldatmaya çalışmıyor herhalde... 

Ete karşı olduğunuzu söyleyebilir miyiz?
- Ete değil, kalp damarları tıkalı olan insanların et yemesine, bir yandan kolesterol ilacı yutup bir yandan et ve yağ tüketmesine karşıyım. Buna karşılık Total kolesterol/HDL kolesterol oranı 4’ün altında olan, kalp damar hastalıkları açısından risk faktörleri olmayan kişiler aşırıya kaçmamak şartıyla et yiyebilirler.
Beslenme olayı bir bütündür. Tek bir ürün üzerinde konuşunca ister istemez yanlış anlaşılmalar oluyor. Et konusu da böyle. Diyelim bir insan vejetaryen olduğunu söylüyor ama her gün yağda kızartılmış patates yiyor veya sabahları ekmeğe zeytinyağı banıyor. Bu kişi haftada bir-iki kez et yiyen bir kişiden daha kötü besleniyor demektir.
Et yememizi öneren meslektaşlarımız özgür hayvanların yani dağda bayırda serbestçe otlanan hayvanların etini yememizi tavsiye ediyorlar ama hangimiz bu imkana sahibiz? Erzurumluysanız tamam ama büyük şehirlerde yaşıyorsanız kasaptan ve marketten aldığınız etlerin yüzde 60’ının hormonlu olduğunu bilin.
Tavukların yüzde 100’ü antibiyotikli. Böyle olunca et ve tavuk tüketimini sınırlamak hem kolesterol sorununu çözmek hem de kanserojen etkilerden kurtulmak açısından daha pratik bir çözümdür.

İdeal bir kolesterol diyeti nasıl olmalı?
Ama yine de herkese aynı diyeti öneremeyiz. Önce yaşam tarzınızı, geçirdiğiniz sağlık sorularını ve kişisel düşüncelerinizi bilmemiz gerekiyor. Bu yüzden kalp krizi geçirmiş, by pass olmuş, stent takılmış veya bir şekilde kalp damarlarında sorun tespit edilmiş olan hastaların şu üç yoldan hangisini seçeceklerine karar vermeleri lazım: 

SıZıN SEÇıMıNıZ HANGıSı?
Birinci seçim:
 Yeni bir kalp krizi geçirmek, kalp ağrıları çekmek, ileride yeniden by pass olmak veya stent taktırmak istemiyorum. Bunun için beslenmemi ve hayat tarzımı tamamen değiştirmeye razıyım. 
ıkinci seçim: Tamam, sigarayı bırakayım, yağlı yiyecekleri azaltayım ama tamamen etsiz, sütsüz, peynirsiz, yağsız bir diyet yapmam. 
Üçüncü seçim: Ben bu dünyaya bir kere geldim. Bu yüzden ne sigarayı bırakmayı ne diyet yapmayı düşünüyorum.
Bu seçimlerle ilgili sorularınızı yine Dr. Murat Kınıkoğlu yanıtlıyor...

Bu seçimi sadece kalp hastalarının değil, ailesinde kalp hastalığı olanların hatta sağlıklı insanların da yapması doğru olmaz mı?
- Haklısınız, insanların gelecekte kalp hastası olup olmayacakları, olacaklarsa erken yaşta mı yoksa ileri yaşta mı olacakları büyük ölçüde yapacakları bu seçime bağlıdır. Doktor olarak her üç görüşe de saygı duyarız. Neticede herkes hayatıyla ilgili kararı kendisi verir. “Doktor bey, öyle veya böyle hepimiz öleceğiz, üç gün önce, üç gün sonra ne fark eder” diyen birine zorla belirli bir yaşam tarzını kabul ettiremezsiniz. 

Tamamen yağsız ve şekersiz bir diyet uygulayanlar kalp-damar hastalığından tamamen kurtulabilir mi?
- Evet, kurtulabilir. Uygulaması çok zor bir diyet ama sonuçta vücudunuzun motorunu garantiye alıyorsunuz. Cleveland Clinic doktorlarından Dr. Esselstyn, çoğu doktor olan 29 hastasına 20 yıl süreyle bu diyeti uyguladı. Hastaların hepsi daha önce kalp damarları ileri derecede tıkalı olduğu için by pass şanslarını kaybetmiş sorunlu vakalardı. Dr. Esselstyn’in diyetini yaptılar ve dört yıl sonra çekilen koroner anjiyografilerde, daralmış-tıkanmış olan kalp damarlarının açıldığı görüldü. 

Beslenme önerilerinin faydalı olmadığı hastalar var mı?
- Tüm kalp-damar hastaları bu diyetten faydalanır, yeter ki yapabilsinler. Sadece şeker hastalarına istedikleri garantiyi veremiyorum, çünkü bu hastalarda kolesterolü kontrol altına alsak bile şekerin yaptığı hasarı diyet önlemleri ile sıfırlamak zor oluyor. Yine de şekeri olan hastaların da bu diyeti yapmasında büyük fayda var, çünkü şekeri ve beyaz un tüketimini sıfırladığımız için bu hastaların şeker ilacına ihtiyaçları azalıyor, yaşam süreleri uzuyor. 

Kalp koruma diyetine uyum oranı nasıl? Hastalar bu diyeti “çok sıkı” bulmaz mı?
- Doğrudur. Kalp hastalığı teşhisi yeni konulmuş hastalar ilk günlerde hem de büyük bir azimle birinci şıkkı seçerler. “Kapsamlı Yaşam Değişikliği Programı”nı seçen hastaların sigarayı hemen bırakmalarını istiyor, yağ, şeker ve hayvansal gıdaları tamamen kaldırıyor, her gün spor yapmalarını öneriyoruz. Yüzde 20’lik bir grup tüm diyet kurallarına riayet ederek devam ediyor, kalan yüzde 80’lik grup diyetin sıkı olduğunu görünce vazgeçebiliyor. Bu hastalar eskiye göre daha dikkatli besleniyorlar ama tam bir diyet yapmıyorlar. Bu hastalar şunu unutmamalılar ki; ama 5 yıl ama 10 yıl sonra tekrar kalp sorunları ile uğraşmaya başlayacaklar.

04 Mayıs 2010 Salı / 19143 Kişi Okudu
Yorumlar
Copyright © 2006 - 2024 DoktorMurat.Net, Yasal Uyarı ve Gizlilik, Site Haritasi
Dr.Murat KINIKOĞLU Sağlıklı Yaşam Rehberiniz
İntermed Sağlık Merkezi Teşvikiye cad. No: 63 Nişantaşı Şişli/İstanbul
Tel: 0212 225 06 60 - Faks: 0212 2250895